Toplumsal vicdanımızı en derinden yaralayan gerçeklerden biri, ne yazık ki
hâlâ çocuk istismarıdır. Daha da acısı, bu utanç verici suçun sıkça “aile içi
mesele” bahanesiyle gizlenmesi ve görmezden gelinmesidir. Oysa
gazetelerde yer alan her trajik haber, buzdağının yalnızca görünen kısmını
oluşturur. Görünmeyen kısmında ise korku, utanç, sessizlik ve kökleşmiş
toplumsal kabuller vardır.
Bir başka vakada, babasının uygunsuz davranışlarını rehber öğretmenine
anlatan lise öğrencisi, “aileni devlete şikâyet ettin” denilerek suçlanmış, geri
adım atmaya zorlanmıştır. Bu zincir, utanç, korku, geleneksel baskılar ve
“büyük lafı dinleme” anlayışıyla beslenmektedir. Oysa unutulmamalıdır:
Çocuk istismarı bir aile sırrı değil, bir toplumsal suçtur. “Çocuk susar,
devlet duyar” ilkesi, yalnızca metinlerde değil, tüm kurum ve bireylerin vicdanında yer etmelidir. Çocuğun üstün yararı, her türlü gelenek, tabu ve kuralın üzerindedir. Bugün istismar yalnızca dört duvar arasında yaşanmıyor; sanal dünyanın görünmeyen köşelerinde de büyüyor.
Örnek Alıntı:
12 yaşındaki bir kız çocuğu, çevrimiçi bir oyun platformunda “yaşıtı” sandığı yetişkinin tuzağına düşüp şantaja maruz kalmıştır. Bir erkek çocuğu, sosyal medyada paylaştığı fotoğrafların siber zorbalık aracı haline gelmesiyle derin bir travma yaşamıştır. Bu örnekler, dijital çağın tehlikelerine karşı sadece ebeveynlerin değil, okulların, devletin ve teknoloji platformlarının da ortak sorumluluk taşıdığını göstermektedir.
Teknolojinin sunduğu imkânlardan vazgeçmeden, çocukları koruyacak dijital güvenlik kalkanlarını hep birlikte oluşturmak zorundayız. İstismarla mücadele, yalnızca yasaların değil, vicdanın da meselesidir. Farkındalık ve eğitim seferberliği olmalıdır. Çocuklara, bedenlerinin kendilerine ait olduğu, “Hayır deme” hakkının kutsallığı öğretilmeli; yetişkinler, istismar belirtilerini tanıma ve doğru bildirim kanallarını kullanma konusunda eğitilmelidir. İstismar vakaları “aile içi mesele” olarak değil, kamu suçu olarak görülmeli; çocuk ifadeleri yalnızca bir kez, güvenli odalarda alınmalıdır. Yargı süreçleri çocuğun travmasını derinleştirmemeli, çocuğun üstün yararını mutlak merkeze almalıdır. Siber istismara karşı ortak mücadeledir. İnternet servis sağlayıcıları, sosyal medya platformları ve uygulama geliştiriciler, bu konuda daha fazla sorumluluk üstlenmelidir.
Vizyon Hukukçular Derneği olarak; yıllardır düzenlediğimiz “Kadına ve Çocuğa Şiddetle Mücadele ve Farkındalık Sempozyumları” ile topluma bir gerçeği hatırlatıyor ve hatırlatmaya da devam ediyoruz. Bu sempozyumlar, yalnızca farkındalık yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda hukuki ve sosyal düzlemde çözüm önerilerinin tartışıldığı, somut adımların atıldığı önemli birer platform haline geliyor. Ayrıca, yürüttüğümüz “Engelli Kız Çocuklarını Mesleğe Kazandırıyoruz” projemizle, dezavantajlı çocukların güçlü bireyler olarak topluma katılmalarına katkı sağlamaktan büyük gurur duyuyoruz. Bu projeye gönülden destek veren tüm duyarlı okurlarımıza, e-posta yoluyla ya da derneğimizi ziyaret ederek bizlere güç veren herkese içten teşekkür ederiz. İstismarla mücadelede zafer, bireysel çabaların toplamından değil; kurumsal kararlılığın, toplumsal bilincin ve vicdani dayanışmanın ortak eyleminden doğacaktır. Artık susma değil, konuşma, bildirme ve koruma zamanıdır. Her çocuk, güvenle büyümeyi hak eder.
Çağrımız
Buradan tüm okuyuculara sesleniyoruz
Eğer siz de çevrenizde aile içi şiddete tanık oluyor veya mağduriyet yaşıyorsanız sessiz kalmayın. Biz buradayız. Uzman ekibimizle yanınızdayız. Derneğimize info@vizyonhukukculardernegi.com adresinden ulaşabilir, destek alabilir ya da gönüllü olarak projelerimize katkı sunabilirsiniz.
Unutmayın; şiddeti yalnızca yaşayan değil, izleyen de yaralanır. Ve en büyük yarayı da çocuklarımız alır.
BİR EL UZAT, SEVGİYLE BİN EL SARILSIN
Sevgi ve dayanışmayla,
Gülseren BAŞOCAK
Genel Başkan
