Gazzeliler topraklarına dönüyor…
Ama ne evlerini bulabiliyorlar, ne de yakınlarını.
Savaşın bittiğini söylüyorlar, ama yüreklerde hâlâ kanayan yaralar var.
Bir zamanlar çocuk kahkahalarının yükseldiği avlular,
şimdi yıkıntılar arasında sessizliğe gömülmüş.
Bir anne, ocağının yerinde sadece bir taş yığını buluyor.
Bir çocuk, babasının elini değil, yalnızca hatırasını tutabiliyor.
Yine de dönüyorlar…
Çünkü o toprak, onların kimliği, nefesi, duası.
Her adımda acı var ama aynı zamanda direnmenin onuru da var.
Bir evin temeli yıkılmış olabilir,
ama insanın umuda olan inancı kolay kolay yıkılmıyor.
Gazze’de her taşın altında bir hikâye,
her gökyüzü parçasında bir feryat saklı.
Ama bütün bu acıların ortasında,
bir annenin gözlerinde hâlâ umut ışığı yanıyor.
Belki bir gün çocuklar yeniden oyun oynayacak sokaklarda,
belki bir gün bombaların değil, ezan seslerinin yankısı olacak göklerde.
Bizlere düşen, sessiz kalmamak…
Bir dua, bir cümle, bir farkındalık bile
yeniden doğan bir umudun kapısını aralayabilir.
Çünkü insanlık, ancak başkasının acısına duyarsız kalmadığında insan kalır.
“Gönülden gelen bir dua, Gazze’ye umut olsun.” — Recebiye Çatak Sezer